http://www.ibb.gov.tr/sites/sehirtiyatrolari/tr-TR/Sayfalar/Haber.aspx?hid=850
adresinde(İBBŞT’nın internetteki adresinin ‘ana sayfası’) ‘Genel Sanat
Yönetmenliği’imzası ve “Kamuoyuna
‘Açık’ Hatırlatma” başlığı ile bir bildiri yayımlandı. Bildiriyi birkaç
kez okudum. Bana çok ilginç geldi. Yazmadan edemedim.
Bildiri İBBŞT’nın ana sayfasında yayımlanmış. Sayfanın
adresi ‘www.ibb.GOV.tr’. ‘GOV’
önemli zira ‘GOV’, kurumun devlete ait
olduğunu gösteriyor. Bilirsiniz tüm devlet kurumlarının adresinde ‘GOV’ vardır.
İBBŞT bir ‘devlet’ kurumudur. Bunu herkes bilir de ‘devlet’in bir de geleneğinin
olduğu çoğu kez unutulur. Örneğin bir
bakanlığa ait internet sayfasında şube müdürü, arkadaşlarını toplayıp bir
bildiri yayımlayamaz. Şehir Tiyatroları, İBB içinde bir müdürlüktür. İnternet sayfası
da o müdürlüğün başındaki insanın sorumluluğundadır. O kişi İBB’nin
organizasyonun hiyerarşisi içinde İBB Başkanı’na bağlıdır. Kapsamlı bir düşünce
ile İBBŞT’nın internet sayfasındaki bir bildiri, İBB Başkanı’nı da bağlar. İBB
Başkanı’nın bu ‘Hatırlatma’dan haberi var mıdır? Bunu bir ‘hatırlatmak’
isterim. Ben Başkan olsam bu ‘hatırlatma’yı yapanlara bu hususu ‘hatırlatırdım’.
Eğer bir devlet kurumunda silsile-i meratip takip edilmemişse sorumluları
hakkında takibat açılması gerekir.
İBBŞT'nın bugünkü yönetim şeklinde 'sanatsal sorumluluk' vurgusu 'idari sorumluluk'tan ayrımı akla getirmektedir. GSY'nin atanmış olması, bu alanların ayrılmış olduğu görünüşü ile çelişkilidir. Kaldı ki çağdaş yönetimlerde bu ayrım bir uzlaşı zemininde erir.
Kamuoyu ile paylaşılan bildiriler genellikle ‘Kamuoyuna Duyuru’
başlığı ile açıklanır. İBBŞT Genel Sanat Yönetmenliği imzalı bildirinin başlığı
insanı düşünmeye sevk ediyor. “Kamuoyuna ‘Açık’ Hatırlatma”. Açık tırnak
içinde..Ne denmek isteniyor? Neden ‘duyuru değil de ‘hatırlatma’? Kamuoyuna ‘hatırlatılıyorsa’
kamuoyunun durumdan haberi var varsayımı mı yapılmıştır? Kamuoyunun hatırlaması
gereken şey nedir? ‘Hatırlatma’yı
okuduğunuzda, ‘hatırlatma’nın aslında GSY’ne mektup yazan yönetmen-oyuncuya cevap vermeyi öne aldığı anlaşılır. ‘Açık’ olması kurum
içindeki bir olayın kamuoyu tanıklığına açılmış olmasındandır. ‘Hatırlatma’ o
yönetmen-oyuncuya yapılmaktadır. ‘Hatırlatma’
içindeki ‘Bunu tercih eden kişilerin unutmaması gerekir ki, açığa
çıkarılabilecek başka bir çok ikili konuşma da mevcuttur.’ ifadesi de bu
görüşümü destekler. Ama o zaman da ‘Hiçbir
kurum sanatçısı dolaylı ya da dolaysız TEHDİT EDİLMEMİŞ’ ifadesi ise bu durumda
‘açığa’ çıkmaktadır. Anlaşılacağı gibi ‘hatırlatma’ tehdit içermektedir.
Ancak kişiden yola çıkmış da olsa ‘Hatırlatma’ aslında daha
derin konulara da ‘dokunma’ çabası içindedir. Bu kapsamda ‘Hatırlatma’nın ilk
iki paragrafını aynen almak istiyorum.
“100. yılını idrak ettiğimiz Şehir Tiyatroları, şehrin ve ülkenin
gururu olarak bir abide gibi yükselen, temelini sağlam ellerle inşa etmiş, yüz
yıl içinde de bünyesindeki sanatçı ve çalışanlarıyla, medeniyet bayrağını
şerefle taşımış bir sanat kurumudur.
Geçirdiği yüz yıl içinde -tıpkı cumhuriyetin kazanımları olarak başkaca
alanlarda da gördüğümüz üzere- pek çok
oyuncuyu, yazarı, yönetmeni çıkardığı eserler yoluyla seyircisiyle buluşturmuş;
kurulduğu ilk günden bu yana da başta Muhsin Ertuğrul olmak üzere, binlerce
önemli ve değerli sanatkarın içinde var olmasını sağlamış bir yuvadır.”
(‘sanatkar’ değil ‘sanatkâr’)
Öncelikle Türkçe yanlışını düzelteyim. Bir cümle içinde
sıralama mantık ve zamansal olarak temelden tepeye yapılır. O nedenle birinci
paragraf şöyle yazılmış olmalıydı:
“100. yılını idrak ettiğimiz Şehir Tiyatroları, temelini sağlam ellerle
inşa etmiş, yüz yıl içinde de bünyesindeki sanatçı ve çalışanlarıyla medeniyet
bayrağını şerefle taşımış, şehrin ve
ülkenin gururu olarak bir abide gibi yükselen bir sanat kurumudur.”
‘Hatırlatma’nın içeriğinde şapka kullanmama anlam sapmasına
neden oluyor. ‘abide’ değil ‘âbide’ örneğin.
İçeriğe bir şey söylemem gereksiz. Herkes istediğini düşünebilir,
söyleyebilir. Ben ‘medeniyet bayrağı’na takıldım. ‘Uygarlık’ yerine ‘medeniyet’
denmesi de ilginç.(Bir ‘hatırlatma’: ‘Medeniyet
dediğin tek dişi kalmış canavar’) Ayrıca da sanki İBBŞT, bayrağı yalnız
başına taşımış gibi bir anlam çıkıyor. İkinci paragraf ilkindekini açıklar gibi olmuş: ’Geçirdiği
yüz yıl içinde -tıpkı cumhuriyetin kazanımları olarak başkaca alanlarda da
gördüğümüz üzere- ‘(Cumhuriyet büyük harfle başlamalı.’Başkaca’ değil ‘başka’)
‘Medeniyet bayrağını taşıyan Cumhuriyet’in kazanımları’ işin içine dahil edilmiş. Bu anlamın dokunduğu alan daha da geniş. (’Cumhuriyet’in kazanımları birer
birer yok ediliyor’ ifadesine yapılan göndermeyi görmek lâzım) Şunu belirtmek
isterim ki 5.maddede ‘Partilerden
bağımsız olduğunu ispatlamaya gerek bile duymayacağımız mevcut yönetim’ ifadesinin
tersine, yönetmenliğin, siyasetin içinde
olduğu görülmektedir.
GS Yönetmenliği ‘hatırlatma’sında
’Geçirdiği yüz yıl içinde’ ifadesinde
de bir sakillik var. ‘Pek çok oyuncuyu, yazarı, yönetmeni’ ifadesinde
sıralama hatası var. Bir sonraki cümlede Muhsin Ertuğrul’dan bahsediyorsanız
sıralamanız ‘yönetmen, yazar, oyuncu’
olmalıydı. Ayrıca Muhsin Ertuğrul, ‘binlerceden
biri’ ve ‘var edilen biri’ değil.
Muhsin Ertuğrul 'tek' ve ‘var eden biri’
‘Hatırlatma’ ile kurum içindeki bir oyuncudan yola çıkıp sanki ona söylüyormuş gibi yaparak kurum çalışanlarına ve de üst yönetime de
mesajlar verildiğini görüyoruz. Bunlardan biri de ‘yönetimin ŞAPKASINI ALIP
gideceğini bildiriyoruz’ ifadesi. Şöyle bir sonuca varmak da mümkün: İlerde
bir gün yönetim istifa ederse ‘baskı görmüştür’ diye düşünmemiz gerekir. Aklıma
gelen soru da şu: Yönetim neden ve sık sık ‘baskı görmediğini’, ‘sansür
olmadığını’ vurgulamaktadır? Zaten olması gereken şey, öyle olması gerektiği
değil midir? Son ‘beş aylık süre’nin öne çıkarılması ister istemez geçmiş
dönemleri kuşkuya düşürmektedir. Zira bugün yönetim içinde olanlar belli bir
süredir o kurumda çalışmaktadır, geçmişte olanları yaşamıştırlar ve en doğruyu
da onlar bilir. Benim ‘Hatırlatma’dan hissettiğim, yönetmenliğin önceden tedbir
almakta olduğudur. Bir tür yönetim biçimidir bu. Tehlike sezdiğiniz konularda
daha hiçbir şey olmadan yüksek sesle dile getirdiğiniz ifadelerle önlem
alırsınız. O zaman belli bir riskin
varlığını ifşa ediyorsunuz demek değil midir?
Benim bu ‘Hatırlatma’da dikkatimi çeken bir husus da
imzadır, yâni ’Genel Sanat Yönetmenliği’. GSY, göreve geldiği günden başlayarak
kullandığı ‘ben’ söylemini ‘yönetmenlik’ile değiştirmiş ve ‘biz’ ifadesine
geçmiştir. Daha birkaç önce ‘kurumun ve oyunun sanatsal sorumluluğu öncelikle
GSY’ne aittir’ diyen GSY, ‘Hatırlatma’da sanatsal sorumluluğu paylaşıyor
görünmektedir. Ancak gene de ‘Genel sanat yönetmeninin, geçmiş dönemlerde de sık sık örneklerini gördüğümüz üzere, henüz
provaya başlamamış ya da provada olan ya da oynamakta olan bir oyunu kaldırma
hakkı vardır’ demektedir.('Genel Sanat Yönetmeni'nin olmalıydı) 'Hatrılatma'da GSY'nin ‘oyun kaldırma’ hakkından bahsedilmekte ama ‘oyundan
sahne ve rol çıkarmak hakkından’ söz edilmemektedir. Ben bu davranışı başka
mecralara çekme niyetinde değilim ama özellikle çok değer verdiğim(hatta sansürden de çok) bir konu üzerinde durmak
isterim. Kendisine onaylanmış oyun ve
yönetme hakkı verilmiş bir yönetmenin oyununa dokunulamaz. Bu tiyatronun
temeline dinamit koymaktır. Sahne, yönetmenin ‘özerklik alanıdır’. Eğer bir yönetmenin kendi alanındaki özerkliği
tanımazsanız hiçbir konuda özerklik isteyemezsiniz. Provalar ‘yalan’ olur. Yönetmen özgür çalışamaz. GSY’nin
ifadelerinden oyuna müdahale ettiği, oyundan sahne kaldırttığı, rol ve şarkı çıkardığı
anlaşılmaktadır. Yönetmen de kendi
yaptığı işi reddederek GSY’nin dediğini
yapmıştır. İşte bu yanlıştır. Bu, ‘mesleğe, ne kuruma ne de sanatçılarımıza en ufak bir zeval gelmesine
müsaade edilmemiştir’ diyen bir GSY’nin yapmaması gereken bir şeydir.
‘Hatırlatma’da ‘Tamamlanmamış bir süreç’ten
bahsedilmektedir. “Kamuoyuna ‘Açık’ Hatırlatma” yapan bir yönetimin bu süreç
ile ilgili bilgileri kamuoyu ile paylaşması beklenir. “Sanatsal yönetimde bulunan kişilerin mesleki kariyerleri, bireysel
duruşları, geçmişte ve bugün toplumsal meselelere ve sanatsal işleyişe dair var
oluşları ortadadır. Ve ilk günden itibaren defaatle dillendirmekten
çekinilmediği üzere, birlikte yönetimde bulunmaya ‘evet’ dedikleri” belirtilen
kişilerin ne yapmak istediklerini öğrenmek kamuoyunun hakkıdır sanırım. Ben, sanatsal
yönetimde olan kişilerin geçmiş eylemlerdeki
duruşlarını ‘hatırlıyorum’. Bazılarında ben de yanlarında yürüdüm. Bu nedenle de bir zamanlar kurumun
işleyişine ve yönetimine karşı durmuş olanların, karşı durdukları yönetimce iş başına
getirilmesini anlamakta güçlük çekiyorum. Son ‘beş ay’da ne oldu? Kimin
değiştiğini anlayamıyorum. “ilk günden itibaren attığı her adımı tek bir maksatla atmıştır. Bu adımları
atarken de ne mesleğe, ne kuruma ne de sanatçılarımıza en ufak bir zeval
gelmesine müsaade edilmemiştir, edilemez” ifadesinin sınırları içinde
kalınmadığını görmek biz seyircileri memnun edecektir. ‘Bu adımların neticelerini görmeye başladığımız zaman’ı
değerlendirebilmek için o adımların ne olduğunu bilmek gerekir.
Şimdilik maruzatım bu kadardır.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder